Kudüs Yazıları

İslam Sanatlarında Kudüs

Kudüs Yahudi, Hristiyan ve İslam dinleri açısından kutsallık taşıyan mabetleri üzerinde barındıran bir şehirdir. Bu şehirde, kutsalın sanatı diye ifade edilen biçimler gözler önüne serilmektedir. Söylediklerimizin tam olarak anlaşılabilmesi için öncelikle Mescid-i Aksa ve Kubbetü’s-sahra’ya bakmak gerekir.

İslam, olanca ihtişam ve göz alıcılığıyla, tevhidin simgesi olan kubbe ile Emeviler döneminde ilk defa burada tanışmıştır. Bir medeniyet yarışı içerisinde bu kaya kubbesi ziyaretgâh olarak, bir zamanlar Süleyman Mabedi’nin bulunduğu yere inşa edilmiştir. Bu alan ve çevresi bundan başka kubbeleri de üzerinde barındırmaktadır. Silsile Kubbesi, Miraç Kubbesi, Nebi Kubbesi ve Hızır Kubbesi gibi. Örnekler çoğaltılabilir.

Yukarıda kutsalın sanatı diye ifade ettiğimiz biçimlerin başında, belki kubbeden daha önemli olarak mihrab gelmektedir. Bugün onlarca mihrabı Mescid-i Aksa’nın açık ve kapalı alanları üzerinde görmek mümkündür.

Mihrabın anlam ve yapı olarak kıbleyi göstermesi yanında, Kuranı Kerim’de yönelme yapısı anlamı dışında kullanılması, “kullemâ dehale ‘aleyhâ Zekeriyyâ-l-mihrâbe” (Âli İmran 3/37) âyetindeki ifadeden açıkça anlaşılmaktadır. Ayrıca bu âyet Osmanlı mihrablarında mihrab âyeti olarak sıkça kullanılmıştır. Bu âyette mihrab, bize Beytü’l-makdis’de Hz. Meryem’in kaldığı hücreyi tanımlamakta, yapı olarak olmasa bile anlam olarak bir kudsiyet ifade etmektedir. Böylece İslam dini mimarisinin en önemli litürjik unsuru olan mihrab, Mescid-i Aksa ile irtibatlandırılmış bulunmaktadır.

Mihrabın içerisinde yer aldığı mescid/cami, Mescid-i Aksa sahası içerisinde “Ömer Mescidi” ile birlikte ilk yapısına kavuşmuştur. Bunu takip eden en büyük atılım Emevi Halifesi Velid tarafından yaptırılan Kıble (Aksa) Cami ile gerçekleştirilmiştir.

Ayrıca Kudüs’te yapılmış olan mescitlerin sayısı oldukça fazla olup, bunları eski şehrin içerisinde kalan mescitler, Harem-i Şerif yani Mescid-i Aksa mescitleri ve eski kentin dışındaki mescitler olarak gruplandırmak mümkündür. Kudüs şehri (eski şehir) Mescid-i Aksa’yı da içine alacak şekilde surlarla çevrilmiş ve bu surların muhtelif yerlerine kapılar yerleştirilmiştir.

Bu surları ve kapıları Osmanlı Dönemi’nde Kanuni Sultan Süleyman yeniden eski temelleri üzerine inşa ettirmiştir. Kente Osmanlı’nın yaptığı en büyük katkılardan biri olarak kabul edilmektedir. Bu da şehrin sur içi ve dışı diye ayrılmasına neden olmuştur. Bu surların üzerine yerleştirilmiş olan kapılar özelliklerine ya da bulundukları yere göre isim almıştır. Bunların arasında Arslanlı Kapı (Bab el-Esbat), Şam Kapısı (Bab el-Amud) ve Sion Kapısı (Bab Nebi Davud) en önemlileri arasında yer almaktadır.

Bir de şehrin güneydoğu köşesinde kalan Mescid-i Aksa yani Harem-i şerif, dıştan doğu ve güney tarafı yüksek duvarlarla çevrelenmiş olup, daha çok kuzey ve batı tarafardan kentle irtibatlandırılmıştır. Kente olduğu gibi, Harem-i Şerif’e12 açılan birçok kapı bulunmaktadır. Bu kapılar arasında en önemlileri olarak Kuzey tarafta Esbat Kapısı, Hıtta Kapısı, Atim Kapısı, batı tarafta ise, Hadid Kapısı, Silsile Kapısı ve Kattanin Kapısı sayılabilir.

Bunların dışında Harem dışında ve ya içerisinde farklı plan özellikleri ile birçok yapı türü karşımıza çıkmaktadır. Kudüs’te örnekleri görülen medrese halvethane, zaviye, namazgâh, hankâh, makam türbeleri, çeşme, sebil ve şadırvan olarak gruplandırılan bu yapılar ile bunlara ait birimler, plan, mimari ve süsleme unsurları dönemlerinin sanatını en iyi biçimde yansıtma özelliklerine sahiptirler.

Kudüs’teki mimari yapıları dönemlerine göre ele aldığımızda mimari unsurların dönemin tiplerine ve üslup özelliklerine göre şekillendikleri görülmektedir. Bir diğer uygulama ise, süsleme olup, daha çok estetik kaygı ile yapıyı güzelleştirme gayesi güden, yapının yüzeylerine veya mimari elemanlarına tatbik edilen, teknik birtakım özellikler de gösteren uygulamalardır. Kudüs’te süslemeye ilişkin yoğunluk ya sadece yapının inşa edildiği dönemle sınırlı ya da daha sonraki dönemlerde de yapılan eklemelerle artan veya değişikliğe uğrayan örneklerle karşımıza çıkmaktadır. Kubbetü’s-sahra ve Kıble Camii, başta olmak üzere birçok örnekte sadece yapıldığı dönemin süslemeleri değil, sonraki dönemlerin de izleri açıkça görülmektedir. Bunlar cam mozaik, taş, ahşap, cam, çini , kalem işi olarak malzeme ve teknik hususiyetleri bakımından çok çeşitlilik gösterdiği gibi, motif ve kompozisyon açısından zengin örneklerdir. Kompozisyon özellikleri yapıdaki yerine bağlı olarak şekil almakta, simetrik veya sonsuzluk prensibine uygun yüzeye dağılmaktadır. Sahra yapısının dış cephelerinde ve içerisindeki süslemelerde bunların birçok örneği ile karşılaşırız.

Erken İslam dönemi yapıları olan Kubbetü’s-sahra ve Kıble (Aksa) Camisi’nde cam mozaik süslemeler, Emevilerden kalma özellikleri ile günümüze kadar ulaşmış örneklerdir. Eyyubi Dönemi’nde de cam mozaik tekniğinde süslemeler yapılmaya devam etmiştir. Sahra’da bu cam mozaikler kubbenin oturduğu kemerlerin üzerinde kubbe iç yüzeylerinde alt iki bölümde yer almakta olup, üst sırası pencere aralarında sıralanmakta ve genellikle yazı ve bitkisel motif ve kompozisyonlardan oluşmaktadır.

Bu bitki motiferini kenger yaprakları, kıvrık dallar, rozetler, asma dalları ve üzüm salkımları, hurma ağaçları, çeşitli vazolar ve vazodan çıkan çiçekler, inci dizileri, kurdele şeklindeki şeritler, oluşturmaktadır. Kubbe dışında, içteki ikinci sırayı oluşturan sekizgenin üst kemer aralarında da vazodan çıkan bitkisel motiferden oluşan mozaik süslemeler kullanılmıştır. Ayrıca ana mihrabın kavsarasında dört satır halinde mozaik yazılara yer verilmiştir. Bu cam mozaik süslemelerin hem teknik olarak hem de kompozisyon biçimleri Bizans uygulamalarını hatırlatmaktadır.

İslam mimarisinde ilk ve en uzun cam mozaikle yazılmış kitabe burada bulunmaktadır. İçerideki sütün ve ayaklarla oluşturulmuş ikinci sekizgen galerinin kemerleri üzerinde kesintisiz devam eden kitabe kuf hatla yazılmıştır. Bu kitabede Kuran-ı Kerim’den farklı sürelerden âyetler yazılmıştır. Besmeleden sonra sırasıyla İhlas Sûresi, Ahzap Sûresi 56. âyet, İsra Sûresi 111. âyet, Teğabun Sûresi 1. âyet, Hadid Sûresi 2. Âyet, Nisa Sûresi 171-172. Âyet, Meryem Sûresi 34-36. Âyet, Ali İmran Sûresi 34-36. âyet yer almaktadır. Bu yazılarla Müslümanlar Tevhid inancına vurgu yapıp, İslâm’ın, putperestlik, Yahudilik ve Hristiyanlık gibi dinlerden farkını ortaya koymak istemişlerdir.

Kıble (Aksa) Camisi’nin mihrabında, mihrab önü kubbesinde, kubbenin altındaki sekiz pencereli etek kısmında, kubbeyi taşıyan kemerlerin üstündeki pandantif yüzeylerinde, duvarlar üzerindeki kuşaklarda ve kubbenin kuzey kemerinin üst kısmındaki duvar yüzeyinde mozaik süslemelere yer verilmiştir.

Bunlardan kubbe eteğine işlenmiş olanlarda sekiz pencere arasına simetrik olarak bitki motiferi ile zenginleştirilmiş ortada vazodan çıkan bitki demetleri tasvir edilmiştir. Kubbe pandantif içlerine ise, iç bükey dairesel biçimdeki oyukların yüzeyine yaprak gibi çeşitli mozaik süslemeler yapılmıştır. Kuzey kubbe kemeri üzerindeki sahna bakan kısımdaki mozaiklerde, her iki yandan yükselen bitkisel motifer, bulunduğu yüzeye uyum sağlayarak simetrik olarak düzenlenmişlerdir. En üstte de iki satır yazı yine mozaiklerle işlenmiştir.

Eyyubi Döneminde Selahattin Eyyubi tarafından yenilenen mihrabın kavsara yüzeyinde, kemer köşeliklerinde, üstteki yapım kitabesinde ve üst yanlardaki dikey şeritlerde mozaik süslemelere yer verilmiştir. Kavsaranın içerisinde düğüm motiferiyle oluşturulmuş geometrik düzenlemeler ve içlerinde yaprak motiferi ile süslemeler oluşturulmuştur. Kemer köşeliklerinde yıldız ve çokgenlerden oluşan geometrik süslemeler yapılmıştır. Üstteki kitabe yeşil zemin üzerine altın yaldızla yazılar oluşturulmuştur. Yanlardaki şeritlerde kuf yazılarla beraber zemini bitkisel motiferle doldurulmuştur.

Taş süsleme, Kudüs ve özellikle Mescid-i Aksa’daki yapılarda çok zengindir. Erken İslam döneminden itibaren yapılarda Emevi, Abbasi, Fatimi, Eyyubi, Memluklü ve Osmanlı dönemlerinin taş işçiliği ve süslemeciliği görmek mümkündür. Yapılarda taş süsleme dışında mimaride de kullanılan en önemli malzemelerden birisidir. Buna bir de mermer ve renkli taş işçiliğini eklemek gerekmektedir. Bütün bu yapılarda ayrıca devşirme taş malzeme kullanılmış olup burada bütün bu taş işçiliği gösteren yapıları tüm özellikleri ile detaylandırma imkânı bulunmamaktadır. Kudüs kenti yapılarından Arslanlı Kapı, Harem-i Şerif’den Kubbetü’s-sahra, Kıble Camisi, Eşrefyye Medresesi, Kayıtbay Sebili, Kanuni Sultan Çeşmesi ve bazı minber ve mihrablarda taş kullanımı ele alınıp, İslam sanatına katkıları bakımından değerlendirilecektir. Eski şehrin surları üzerindeki kapılar mimari ve süsleme bakımından düzgün kesme taş işçiliği ve süslemeleri ile dikkat çekmektedir.

Bunlardan doğu yöne açılan Esbat Kapısı, Osmanlı döneminde inşa edilmiş olup, kapı kemer hizasında iki tarafta duvar yüzeyine kabartma arslan fgürleri işlenmiştir. Kudüs’te İslami dönemde sık karşılaşmadığımız fgürler ender karşılaştığımız örnek olması açıdan önemlidir. Güç, kuvvet ve koruyuculuk anlamlarında tasvir edilen arslanların karşılıklı çift olarak yüzleri içe dönük tasvir edildikleri görülmektedir.

Harem-i Şerif’te Kubbetü’s-sahra diğer süsleme özellikleri yanında, ağırlıklı olarak Memlüklü dönemindeki onarımlarda iç ve dış mimaride kaplama olarak yoğun taş kullanıldığı görülmektedir. Sekizgen planlı yapının dış cephelerinin alt kesimlerde kaplama olarak renkli taş ve mermerlere yer verilmiştir. Sekizgenin dört ana yönünün ortalarına birer kapı açıldığından bunun her iki yanında üçerden altı yüzeye, diğer cephelerde ise, dikdörtgen kesitli plasterlerle içe doğru girintili yedi yüzeye ayrılmış, pencere hizasına mermer kaplamalı olarak yapılmıştır. Bu yüzeylerin içerisine simetrik biçimde renkli taşlarla geometrik desenler yapılmıştır. Giriş kapılarının sundurma şeklinde dışa taşkın tonozlu yapıları mermer sütunlarla desteklenmiştir. Ayrıca güney cephede kapı taşıntısının iki yanına iki yanda üçer mermer sütunla desteklenmiş bir sundurma yapılmıştır. Bu sütun başlıkları antik özelliklerde bitkisel süslemelidir.

Yapının içerisinde taşıyıcı sütun ve başlıkları tümüyle mermerden ve farklı renklerde olup muhtemelen çoğunluğu devşirmedir. Duvar ve ayakların yüzeyleri, kemerler mermer levhalarla kaplanmış, bunlar çoğunlukla doğal damarlı desenleri ve renklerinden yararlanılarak yapılmıştır. Ayrıca Yapının içerisinde bulunan mihrablar ve nişler de mermer malzeme ile oluşturulup, süslenmiştir. İçerisindeki kayalığın altında bulunan Ruhlar mağarası içerisindeki iki mihrabdan merdivenin solundaki yekpare mermerden oyulmuş, erken mihrab örneklerinden biri kabul edilmektedir. Dikdörtgen çerçeveli, iki yanında burmalı sütuncelerle sınırlandırılmış, üst kısmı üç dilimli kemerle sonlanmaktadır. Mihrab yüzeyindeki tüm unsurlar dekoratif özellikler taşımaktadır.

Diğer merdivenin sağındaki mihrab da dikdörtgen biçimde mermerden yapılmıştır. İki yandan devşirme düğüm motiferi ile geçmeli oluşturulmuş çiftli sütunlarla sınırlandırılmış ve üstten niş kısmı üç dilim kemerli alınlıkla sonlandırılmıştır. Kemer köşeliklerinde çarkıfelek düzenlemeli bitkisel süslemelere yer verilmiştir. Yine mermer malzeme ile oluşturulmuş, Ruhlar Mağarasının merdiven girişi iki mermer sütunla sınırlandırılmış olup, bunlar üzerine oturan sivri kemerle taçlandırılmıştır. Kemer kademeli şekilde silmelerle zenginleştirilmiş ve alınlığın içerisine Batı tarzında birtakım bitkisel motifer işlenmiştir.

Kıble duvarındaki yüzeyde kapının solunda bulunan ana mihrab, tamamıyla mermer malzeme ile inşa edilmiş, kavsarasında mozaik süslemelere yer verilmiştir. İki yandan kademli girinti içerisine yerleştirilen iki sütunla sınırlandırılan mihrab, yarım daire planlı niş ve iki kademeli sivri kemerle oluşturulmuştur. Kemer yüzeylerinde ve karın kısmındaki renkli mermer süslemeler mihrabı hareketlendirmektedir. Bunun dışında yapı içerisinde ayaklar üzerinde biri üçlü, diğeri yedili iki mihrab düzenlemesi daha bulunmaktadır.

Tamamıyla mermer malzeme ile yapılmış, yüzeyler, bağımsız mermer sütunlarla birbirlerinden ayrılmıştır. Her birisinin üst kısmında yuvarlak kemerli, içleri istiridye biçiminde yivli tepelikler yer almaktadır. Harem-i Şerif’in güney duvarına bitişik yapılmış olan Kıble Camisi, diğer birçok yönden olduğu gibi dış ve iç mimarisinde taş işçiliği bakımından da zenginlik göstermektedir. Taş işçiliği ve süslemeleri denildiğinde başta gelen yerlerden birini yapının kuzey cephesi oluşturmaktadır. Bu cephe, giriş revakı şeklinde yedi kemer açıklıklı ve bölümlü olarak inşa edilmiştir. İçerisine de her bölüme denk gelecek şekilde yedi kapı açılmıştır. Revak düzenlemesinin kemer açıklıklarından ortadaki daha geniş ve yüksek tutulmuş, diğerleri ise, bunun iki yanında üçerli olarak sıralanmaktadır. Kemerleri destekleyen payeler çiftli sütunlarla hareketlendirilmiş ve kemerlerin silmeleri bunların üzerine oturtulmuştur.

Ayrıca ortadaki kemer diğerlerinden farklı olarak silmelerle hareketlendirilmiştir. Cephe bir bütünlük oluşturacak biçimde üstten iki silme ile sınırlandırılmış olup, orta kısımda silmeler birer kademeli olarak yükseltilmiştir. En üst tepe kısmı dendan şeklinde tepelik sırasıyla sonlandırılmıştır. Bu dendanlar Kahire’deki Fatımi ve sonrasındaki Memluklü yapılarında çok yaygın kullanılmıştır. Yükseltilmiş olan orta kısım yanlardan silmelerle vurgulanmış kemer hizasında iki yan yüzeyine sivri kemerli nişler yerleştirilmiştir. Aynı cepheye büyük kemerin üst ortasına ve yanlarına mimari düzenlemelerle hareketliliğe gidilmiştir. Üst ortada içeri doğru girinti yapan ortada ve yanlardan çift sütunlarla sınırlandırılmış nişler üstten düz sonlandırılmış ve içlerine birer kitabe bırakılmıştır. Kemerin iki yanında ise, yine içeri doğru girintili çift nişler ortadan ve yanlardan sütunlarla oluşturulmuş ve sivri kemerlerle sonlandırılmıştır. Ayrıca yanlarda birinci kemerle ikincisi arasında, yüzeyden girintili iki sütünce ile sınırlandırılmış iki renkli taşlarla düzenlenmiş sivri kemerle sonlanan nişler yer almaktadır.

Yapının orta ekseninde büyük kemerin hizasında ana giriş kapısı yer almaktadır. Bu kapıya denk gelen revak kısmı taş bir kubbeyle örtülmüştür. Bu kubbe dört yandan kemerler üzerine oturtulmuştur. Kubbe geçişleri ve içi sade tutulmuş olmakla birlikte, pandantif yüzeyleri ve kubbenin içinde dört ana yöne dairesel biçimli ve içleri istiridye yivli oyuklar yerleştirilmiştir. Kapı düz dikdörtgen açıklıklı olup, kapı söveleri ve lentosu silme gruplarıyla hareketlendirilmiştir. Kapı üstü sivri kemerli alınlık kısmının içerisi mermer, kafes oyma tekniğinde geometrik geçme ve yıldız kompozisyonları ile doldurulmuştur. Ana kapının iki yanında, üçer bölümlü, çapraz tonozlarla örtülü revakların gerisinde düz dikdörtgen açıklıklı üçer kapı daha bulunmaktadır. Kapıların tümünün üstünde ana kapıdaki gibi bazıları sivri kemerli, bazıları da yuvarlak kemerli alınlıklara yer verilmiştir. Alınlıkların içi benzer şekilde geometrik yıldız ve geçme desenleri ile doldurulmuştur. Düzgün kesme taş ve mermerin uyumlu bir şekilde kullanıldığı bu düzenlemeler dışında, kuzey cepheyi bütün olarak algılanmasını sağlayan silmeler ve sütuncelere de yoğun bir şekilde yer verildiği görülmektedir.

Yapının düzgün kesme taş ile oluşturulmuş doğu duvarı, kuzeyden itibaren revak doğu duvarından sonra taçkapıya kadar, alttan plasterlerle desteklenmiş haff girintili sivri kemerli beş yüzeye bölünmüştür. Bunların devamında bir taçkapı ve kapıdan sonra gül pencereli duvar yüzeyi gelmektedir. Burası ana yapıdan dışa taşkın Zekeriya Makamına denk gelmektedir. Ayrıca cephe boyunca alt, orta ve üst sıra olmak üzere pencere dizilerine yer verilmiştir.

Yapıda taçkapı özelliği gösteren tek kapı olup bu da Memluklü devri üslubunu yansıtmaktadır. Dikdörtgen görünüşlü, dışa taşkın cephesi üst pencere hizasına kadar yükselmektedir. Tamamıyla düzgün kesme taş malzeme ile inşa edilmiş, iki renkli taş işçiliği gösteren kapı, sivri kemer alınlıklı olarak yapılmıştır. Kapı, alt ve üst kısım olmak üzere iki bölüm halinde tasarlanmıştır. Alt kısmı, kemer hizasına kadar devam etmekte iç köşelerine sütunceler yerleştirilmiş iki yan kanat ile kapı girintisinin ortasına açılmış asıl kapı açıklığından oluşmaktadır. Kapı yan kanatlarının yüzeyi, iki ayrı şekilde yapılmış olup, dış kısmı sade kesme taş örgülüdür. İnce bir silmeyle ayrılmış iç kısmı iki renkli kesme taşlarla oluşturulmuş, köşelerine sütunceler yerleştirilmiştir. Kapı açıklığı ise, yanlardan iki renkli taş sıraları ile sınırlandırılmış üzeri sivri kemerle örtülmüştür. Kemer köşelikleri düğüm motiferi ile doldurulmuştur. Üzerine kartuş şeklinde yatay bir kitabelik bırakılmış olup, içerisi boştur.

Kapının üst kısmı, yan kanatlara oturan iki kademeli sivri kemer, alınlık ve köşeliklerden oluşturulmuştur. İçteki sivri kemer yüzeyine birbiriyle kesişen kemercikler dizilmiştir. Bunun dışında devam eden ikinci kemer, kaval silmelerle sınırlandırılmış iki renkli düzgün kesme taşlarla yapılmıştır. Silmeler kemerin üstünde devam edip ortada bir düğümle ayrılarak, köşelikleri meydana getirmektedir. Köşeliklerin içerisi, ortası dairesel yanlarının uçları sivriltilmiş üçlü düğüm motiferle doldurulmuştur. Bu kemerlerin ortasında kalan alınlığın içerisi ortasındaki sivri kemerli panonun etrafında gelişen istiridye biçimli yivlerle doldurulmuştur. Ayrıca ortadaki panonun içerisi simetrik palmet ve rumi motiferi ile süslenmiştir.

Taçkapının en üst kısmındaki tepelik, ters ve düz alttan ve üstten sapların birbirine bağladığı palmet dizisinden oluşmaktadır. Araştırmacı ve ziyaretçilerin pek ilgisini çekmeyen bu kapı, taş işçiliği ve yapıldığı dönemin üslup özelliklerini yansıtması açısından önemlidir. Bunun hemen yanındaki dışa taşıntı yapan duvar yüzeyinde üst ortada bir gül pencere dikkat çekmektedir. Haçlı döneminden kalan bu gül pencere Avrupa’da Gotik katedrallerde sık karşımıza çıkar. Dıştan dairesel biçimli silmelerle çerçevelenmiştir. İçerisi ortasında altıgen bir açıklık ve bunun altı kenarına denk gelecek damla şeklindeki açıklıklarla pencere oluşturulmuştur.

Kıble Camisinin içerisinde farklı dönemlere ait taş ve mermer malzeme, hem yapının inşaatında hem de süslemelerinde yoğun bir şekilde kullanılmıştır. Bunların başında, caminin ana mihrabı (Selahaddin Eyyubi Mihrabı) ve boydan boya kıble duvarı gelmektedir. Bunun dışında doğu taraftaki Zekeriya Makamı ve Mihrabı, hemen güneyindeki Kırk Şehit Mescidi, Ömer Mescidi ve Mihrabı, minberin batısındaki Yahya Makamı ve Mihrabı ile Musa Mihrabı renkli mermer malzemenin süsleme unsuru olarak kullanıldığı en önemli yerler olarak dikkat çekmektedir. Kubbetü’s-sahra gibi, burasının da mihrablar bakımından zengin olduğunu göstermektedir. Bir de mescidin mihrab önü kubbesini taşıyan ayaklar ve kemerlerde, bunun sağında ve solundaki mekânların taşıyıcı ayak ve sütunları bu taş işçiliğinden nasibini almış yerlerdir.

Mescidin ana mihrabı Kudüs’ün ikinci kez fethinden sonra, Selahaddin Eyyubi tarafından yenilendiği kitabesinden anlaşılmaktadır.21 Mihrab, kıble duvarının ortasında ana eksende yer almaktadır. Dikdörtgen çerçeveli mihrabın niş kısmı iki yandan biri çiftli diğeri tek farklı renklerde mermer silindirik sütunlarla sınırlandırılmıştır. Yarım daire planlı derin niş kısmı dikey sıralı renkli mermerlerle kaplanmıştır. Mihrab nişi, üstten iki kademeli kemerle kuşatılmış yarım kubbe bir kavsarayla örtülmüştür. Kemerin üzerine inşa kitabesi yerleştirilmiş dıştaki kemerin devam ettirilmesi ile üstten çerçevelenmiştir. Günümüzde görülmeyen ana mihrabın alt iki yanında sütunlara bitişik küçük iki mihrab daha olduğu eski resimlerde görülmektedir. Bu mihraplar sathi olup, iki yandan silindirik gövdeli sütunlarla sınırlandırılmış sivri kemerle sonlanmaktadır. 1967 yılında caminin kundaklanmasından sonraki tadilatlarla bazı değişiklikler geçirdiği eski resimlerle kıyaslandığında anlaşılmaktadır.

Mescidin doğu tarafında kıble duvarına paralel Ömer Mescidi bulunmaktadır. Üzeri çapraz tonozlarla örtülü bu birimin kıble duvarında bir mihrab yer almaktadır. Bunun da Haçlı sonrasında yapıya eklendiği kabul edilmektedir. İlginç bir mihrab örneği olup İslam mimarisinde ve sanatında başka örnekleriyle pek karşılaşılmaz. Mihrabın iki yan kanadı başlık ve kaideleri ile yekpare burmalı mermer sütunlarla oluşturulmuştur. Devşirme olan bu parçaların Haçlı dönemi veya öncesinden kaldığı tahmin edilmektedir. Hangi medeniyete ait olduğu detaylı incelemeler yapıldıktan sonra anlaşılabilecektir. Bu sütunların gövdeleri çiftli dört sarmalla yapılmıştır. Bunların başlıklarına iki farklı konu ve kompozisyon özelliği gösteren ve mitolojik ve alegorik hayvan fgürleri işlenmiştir. Bunu takiben mihrab nişini sınırlandıran iki sütun daha bulunmaktadır. Bunlar mermerden silindirik gövdeli ve devşirmedir. Nişin bitiminde, kemer başlangıç hizasında yatay uzanan silme üstten de dolanarak kemer ve köşelikleri dikdörtgen biçimde çerçevelemektedir. Kavsarayı kuşatan iki kademeli sivri kemer iki renkli düzgün kesme taşlarla yapılmıştır. Kavsara ve köşelikler sade düzgün kesme taşlarla oluşturulmuştur. Bunun hemen kuzeyinde Kırk Şehid Mescidi olarak nitelendirilen mekan, batıdan harime iki kemer açıklığı ile doğrudan bağlanmaktadır. Doğudan dışa taşırılmış dikdörtgen planlı bu mekânın duvarları, kuzeybatı ve güneybatı köşelerinden başlayarak alttan itibaren yarıya kadar çok renkli mermer kaplanmıştır. Üstten boydan boya yazı şeridiyle sonlanan yüzey kaplamalarında zengin renk çeşidiyle dikdörtgen, dairesel, çokgen ve kere şeklindeki mermer parçalar farklı biçimlerde düzenlenmişlerdir. Üstteki yazı, lacivert zemin üzerine celi sülüs hatla kabartma olarak yazılmış Kuranı Kerim’den İsra Sûresi’nin ilk âyetlerine yer verilmiştir.

Estetik açıdan yazı kalitesi dikkat çekmektedir.22 Mekânın güney duvarının doğu tarafında Ömer Mescidi’ne geçilen renkli mermerden sivri kemer açıklıklı bir kapı yer almaktadır. Tamamen mermer kaplı yüzeyin geriye kalan kısmında bir adet, diğer doğu ve kuzey yüzeylerde ikişer adet, dıştan kare çerçeveli içi dört düğümle tutturulmuş daire şeklinde panolar yer almaktadır. Bunlar duvar yüzeyine simetrik yerleştirilmişlerdir. Ayrıca bu şeritlerin bazılarını oyma bitkisel motife oluşturulmuş, kare ve dairelerin köşeleri ise renkli mermer mozaikle yapılmış yıldız motiferi ile zenginleştirilmiştir. Geriye kalan yüzeylerde renkli mermerler ardışık olarak ya yan yana sıralanmakta ya da siyah mermerle çerçevelenmiş yüzeylere dönüşmektedir. Harimin çeşitli yerlerinde gördüğümüz süslemelerde, buradakine benzer dikdörtgen veya kare biçimindeki panolara işlenmiş, kırmızı ve beyaz ağırlıklı renkli mermer mozaik, kakma veya levha tekniklerinde geometrik motif ve kompozisyonlar yer almaktadır. Yapıdaki bu çok renkli mermer süslemeler, Memlük dönemi üslubunun bir parçası olarak görülmelidir.

Bu mekânın kuzey tarafında yer alan diğer bir birim ise, Zekeriya Makamı olarak adlandırılan kıble duvarında Zekeriya mihrabının bulunduğu alandır. Aslında burası dıştan anlattığımız gül pencereli cepheye denk gelmektedir. Harime sivri kemerle açılan bu mekânın doğu duvarına üstteki gül pencerenin altına ve tam ortasına iki yandan mermer sütunlarla sınırlandırılmış yuvarlak kemerli bir açıklık yerleştirilmiştir. Ayrıca mekânın doğu duvarında pencere olarak kullanılan açıklığın iki yanına ve alt kısmına, kuzey duvarının ise, tamamına levha şeklinde düzenlenmiş renkli mermer kaplamalar yapılmıştır. Zekeriya Mihrabı ise, mekânın güney duvarına, tamamıyla mermer malzemeden yapılmıştır. Geç dönemde eklenmiştir. Dıştan dikdörtgen biçimli olan mihrab, her iki yandan ikişer mermer sütuna oturan üç dilimli kemer biçiminde bir alınlıkla şekillenmiştir. Yüzeyin ortasına yarım çokgen mihrab nişi açılmıştır. Dar tutulmuş mihrap nişi dikey uzanan renkli mermerlerle kaplanmış olup, dilimli bir kavsarayla sonlandırılmıştır. Köşelikleri yeşil boyalı zemin üzerine bitkisel süslemelidir. En üst kısmına da yatay şerit şeklindeki tepelik kıvrık dal ve gülbezeklerle süslenmiştir.

Kaynaklardan anlaşıldığı kadarıyla Zekeriya Mihrabı’nın altında kalan Selçuklu dönemine ait bir kitabe bulunmaktadır. Kazıma tekniğinde kuf hatla Arapça olarak yazılmış bir onarım kitabesidir. Selçukluların buradaki varlığını göstermesi açısından önemlidir.

Yapıda minberin batısında kıble duvarına dayandırılmış Yahya Mihrabı, sembolik bir peygamber makamı olarak yapılmıştır. Dört mermer sütunla desteklenen üç dilimli kemerlerle oluşturulmuş üç tarafı açık, kıble tarafı kapalı, kare şeklinde küçük bir alandır. Üstteki üç dilimli kemerler yeşil renkte mermerlerle yapılmış, silmelerle dört kademeli olarak vurgulanmıştır. Kıble tarafındaki mermer yüzeye siyah şeritlerle üstten üç dilimli kemerle sonlanan levha şeklinde bir mihrap yapılmıştır. Yine batı tarafta bulunan bir diğer mihrab, Musa Mihrabı olarak bilinmektedir. Küçük ölçekteki mihrab, yeşil mermerden düz bir silme ve bunu takip eden ince şeritlerle dikdörtgen biçimde çerçevelenmiştir.

Bunun içerisindeki yarım daire planlı niş, yarım kubbe şeklinde bir kavsarayla sonlandırılmıştır. Kavsaranın içerisi iki renkli mermerle altı dilimli olarak kaplanmıştır. Nişin yüzeyi de ortadan itibaren üst kısmı dikey birer atlamalı renkli mermerlerle düzenlenmiştir. Mihrabın üst kısmına mermerle çerçevelenmiş kabartma bitkisel süslemeli bir pano bırakılmıştır.

Harem-i Şerif içerisindeki tek mermer minber, Kubbetü’s-sahra platformunun güney tarafında, ortadaki kemerli girişin batı kenarında dış duvara bitişik olarak yapılmış, Yaz Minberi veya Kadı Burhaneddin Minberi olarak adlandırılmaktadır. Doğu kenarındaki mihrabla birlikte ele alınmıştır. Memluklü dönemi yapısı olup, Osmanlı döneminde tamir edilmiştir. Üzerindeki kitabede Osmanlı Sultanı Abdülmecid’in tuğrası ve ismi yer almaktadır. Mihrab ve minberde mermer ve renkli taşın birlikte kullanılması söz konusudur. Kuzey-güney istikametinde uzanan minber kapı, gövde, köşk ve köşk altı bölümlerinden meydana gelmiştir. Kapı, iki mermer sütunla sınırlandırılmış ve üzeri düz bir atkı taşı ile kapatılmıştır. Süslemeli bir saçak silmesinden sonra kapının üzerine ortaya yuvarlak kemerli, Osmanlı dönemi kitabesi bırakılmıştır. Sultan Abdülmecid’in tuğrası ve h.1259 tarihi rakamla yazılmıştır. Minberin iki tarafa bakan cepheleri aynı özellikte yapılmıştır. Gövdeye ait korkuluklar sade mermer levhalarla üç parçadan oluşmaktadır. Yan aynalık kısmı iki bölüm halinde düzenlenmiş olup, kuzey yanı üçgen biçiminde renkli taş ile sınırlandırılmış ve içerisi düz mermer kaplama olarak bırakılmıştır.

Diğer bölümü ise merdivenle köşk arasındaki geçişin altında kalmakta olup, plasterle sınırlandırılmış yüzeyi üç mermer panoya ayrılmıştır. Üstteki panoya yönü sola dönük Ayyıldız motif işlenmiştir. Diğerleri kabartma bitkisel süslemelerdir. Köşk kısmı altıgen planlı bir kaide üzerine altı sütunla desteklenmiş ve her yüzey üç dilimli kemerle birbirine bağlanmıştır. Alttaki kaide ve üstteki saçak yüzeylerine geometrik ve bitkisel süslemeler işlenmiştir. Köşkün üzeri dilimli bir kubbeyle örtülmüştür. Köşk altı kısmı iki tarafı olarak çiftli mermer sütunlarla desteklenmiş atnalı kemerli bir açıklık şeklindedir. Bu atnalı kemer silmelerle zenginleştirilmiştir.

Ayrıca antik ve batılılaşma özelliği gösteren süslemeler mevcuttur. Minberin doğu tarafında duvara bitişik mihrab, dikdörtgen görünüşlü iki yandan sütunlarla sınırlandırılmış olup, sivri kemerli düz yüzeyli bir nişten oluşmaktadır (Fotoğraf: 60). Üstten bir saçak silmesiyle sonlandırılmıştır. Tamamıyla mermer malzemeden yapılmış olup yer yer renkli ve damarlı mermerler de kullanılmıştır. Özellikle nişin yüzeyinde alt ve üst kesimde renkli mermerlerle geometrik altıgenler şerit oluşturmaktadır. Harem-i Şerif’in kuzey ve batı sınırları boyunca çoğunluğu Memluklü döneminden birçok medrese yapısıyla karşılaşılmaktadır. Bunlar plan, mimari, süsleme ve taş kullanımı açısından oldukça dikkat çekici yapılardır. Bu medreselerden birisi olan Eşrefyye Medresesi haremin batı kanadında Silsile ve Kattanin kapıları arasında yer almaktadır. Harem-i Şerife irtibatlı yani kapısı hareme açılan medreselerden biri olan yapı, Memluklü döneminin birçok eseri içerisinde geç dönemlerine ait mimarisi ve taş süslemeleriyle ayrı bir yere sahiptir. Hatta Harem-i Şerif’in Kubbetü’s-sahra ve Kıble Camisi’nden sonra üçüncü mücevheri yani önemli eseri kabul edilmektedir.

Kudüs ve Mescid-i Aksa medreseleri içerisinde en güzel ve gösterişli yapıdır. Bu özelliğini sadece taçkapısı ve bunun kırmızı ve beyaz taşlardan oluşan iki renkli taş işçiliğinden anlamak mümkündür. Medresenin harem sınırlarından içe taşan yapısının güney doğu köşesi giriş ünitesi olarak düzenlenmiştir. Güney ve doğudan sivri kemerlerle doğrudan dışa açılan girişin üzeri kaburgalı çapraz tonozla örtülmüştür. Bu tonozun göbeği haçvari şekilde düzenlenmiş olup, köşelerden üçer yivli olarak göbekte toplanan kaburgalanma, iki renkli taşlarla yapılmıştır (Fotoğraf: 61). Çökertilmiş haçvari göbeğin yüzeyine ortada tam yanlarda çeyrek oniki kollu yıldız kompozisyonu işlenmiştir. Yıldız kolları ve geriye kalan yüzeylerin içlerine ayrıca bitkisel süslemeler yapılmıştır. Girişin batı yüzeyi zeminden tonoza kadar uzanan taçkapı ile değerlendirilmiştir. Taçkapı dıştan düğüm motifi bir silmeyle çerçevelenmiştir.

Üstten üç dilimli kemerle sonlanan kapı girintisinin yan kanatları iki renkli taşlarla atlamalı olarak oluşturulmuştur. Bunun ortasına düz dikdörtgen kapı açıklığı yer almakta ve düz atkı taşı ile kapatılmış vaziyettedir. Açıklığın ortasına iki yan kanada doğru taşan mermer bir kitabe bırakılmıştır. Bu kitabe yanlarda dikey sıralı üçer palmet motifyle süslenmiştir. Silmelerle çerçeveli lento taşının iki yanına beyaz taşlardan bitkisel bezemeli panolar yerleştirilmiştir. Bunun üzerindeki ikinci sıra lento, beyaz ve gri mermerlerle palmet motif şeklinde geçmeli yapılmıştır. İki yanına da geometrik panolar düzenlenmiştir.

Kapı girintisi üzerini örten kavsara, üç dilimli kemerle şekillenmiş olup, alt ortasında bir pencere ve bunun iki yanında mukarnaslı, üstünde ise yarım kubbe düzenlemeye sahiptir. Üç dilimli kemerin alt köşelerini dolduran mukarnaslar beş sıralı ve yüzeyleri bitkisel süslemelidir. Kemerin üst ortasını oluşturan yarım kubbe yüzeyi, geçmeli palmet motiferi doldurulmuştur. Ayrıca taş aralarına fruze renkli çini parçaları yerleştirilmiştir. Girişin kuzey duvarı ortasına bir girinti içerisinde pencere açılmıştır. Dikdörtgen açıklı pencerenin üzerinde duvar yüzeyi kırmızımtırak renkte ince bir şeritle dört kısma ayrılmıştır.

Alt iki kısım düz pencere lentosunu oluşturmakta ve ikincisi kırmızı ve krem renkli taşlarla şekilli ve geçmeli yapılmıştır. Ayrıca açık renk taşların yüzeyi bitkisel bezeme ile hareketlendirilmiştir. Üçüncü kısım kare şeklinde olup, ortasına dairesel on iki kollu yıldız şebekeli pencere açılmıştır. Dışı da alternatif renkli taşlardan on altı dilim şeklindedir. En üst üç sıra mukarnaslı olup pencere girintisini örtmektedir. Ayrıca mukarnas yuvaları ve yan yüzeylerine yazı ve bitkisel motifer işlenmiştir.

Yapının güney eyvanındaki mihrab, Memluk üslubuna uygun tümüyle iki renkli taşlarla oluşturulmuştur. Kenarlardan iki renkli düzgün taş örgünün sınırlandırdığı mihrab nişi köşelerden bire kademeli, yarım daire planlı bir oyuk şeklindedir. Yüzeyi dikey sıralı renkli mermerlerle kaplanmıştır. Nişi örten kavsara yarım kubbe olup, içerisi nişin yüzeyinin aksine yatay sıralı iki renkli taş sıraları kullanılmıştır. Kavsara dıştan kemerle sonlanmakta ve kemeri oluşturan şerit, üstten dolanarak köşelikleri de sınırlamaktadır.

Mihrabtaki tek süsleme nişin üst kısmındaki palmet sırasıdır. Yapının güzel ve estetik kısımlarına üst terasın ortasındaki havuzun zemin süslemelerini de eklemek gerekmektedir. Dikdörtgen biçimdeki pano siyah, beyaz ve kırmızı mermerle, koyu zemin açık renk çizgilerle geometrik bir kompozisyona dönüşmüştür. Kompozisyon açık ve kapalı çizgi sistemi ile oluşturulmuş olup, sonsuzluk prensibine renklerin kontrastlığı eklenince güzel bir süsleme ortaya çıkmıştır. Kompozisyonun başarısı, geometrik biçimlerin tekrar, uyum, ritim ve karmaşıklık gibi tevhidi estetiğin prensipleriyle yoğrulmasından kaynaklanmaktadır.

Harem-i Şerif içerisinde mimarisi ve taş süslemeleri ile dikkat çeken en güzel su yapılarından biri olan Kayıtbay Sebili, Memluklü mimarisinin geç dönem yapılarındandır. Bu zarif sebil, siyasi bir çalkantı ve ekonomik düşüşün ardından saltanatı yeniden kuran Memluk Sultanı el-Eşref Kaytbay tarafından inşa edilmiştir. Onun saltanatı aynı zamanda, mimarlığın abidevilikten ziyade, zarafet ve uyum ile karakterize edildiği, yeniden canlanma zamanına denk gelmektedir.

Sebil, Harem-i Şerif’in batı meydanında, Eşrefyye Medresesinin yakınında yer almaktadır. Tamamen taştan yapılmış, kübik biçimdeki uzun ve zarif gövdesi, dört köşe sütuncesi ile hareketlendirilmiştir. Kare planlı, tek üniteli mekân kubbe ile örtülmüştür. (4.60×4.80×7.65m). Düzgün kesme taş malzeme ile inşa edilmiş yer yer iki renkli taş kullanılmıştır. Gövdenin dört köşesine yerleştirilen sütunceler, silindirik gövdeli, alt kaideleri kum saati, başlıkları ise, iki sıra mukarnaslı düzenlenmiştir. Batı köşelerdekiyle doğudakiler farklı gövde süslemelerine sahiptir. Yapının doğu cephesine kapı, diğer üç cepheye pencere gibi açıklıklar bırakılmıştır. Kapının üst kısmında ve diğer cephelerde çift sıralı düğüm motifi silme dolanmaktadır. Cephelerin en üst kesiminde celi sülüs hatlı yazılara yer verilmiştir. Sekizgen kasnak üzerine oturan kubbe, Memluklü üslubunda yoğun bitkisel bezemelidir.

Yapının içerisine dört yönden sivri kemerler yerleştirilmiştir. Bu kemerlerin köşelikleri bitkisel süslemelerle doldurulmuştur. Kemerlerde iki renkli taş kullanımı söz konusudur. Kemerin dış kısmını dolanan ince şerit köşelikleri de çerçevelemektedir. Kubbeye geçişler tamamıyla mukarnas dizileri ile oluşturulmuştur. Geçiş kısmının dört yönüne birer küçük pencere açılmış, bunların çevresi ve mukarnas yuvalarının içleri bitkisel bezemeli yapılmıştır. Bir silmeyle geçiş sağlanan kubbenin içerisi sadedir.

Kudüs eski kent içerisindeki sokak aralarında ve küçük meydanlarda Osmanlı döneminde çeşmeler inşa edilmiştir. Bunların büyük çoğunluğunu Kanuni Sultan Süleyman yaptırmıştır. Bunların çoğu günümüzde ayaktadır. Bunlardan birisi Silsile Çeşmesi olup, Haremin batı tarafında yer alan Silsile kapısının hemen çıkışında kent içerisinde yer almaktadır. Üzerindeki üç satırlık kitabesinden Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1537 yılında yaptırıldığı anlaşılmaktadır.

Arkası duvara yaslanmış çeşmenin cephesi, dikdörtgen görünüşlü olarak düz oluk ve kaval silmelerle çevrelenmiştir. Köşelerine zarif, ortası düğüm motifi dilimli sütunceler yerleştirilmiş çeşme nişi, yanlardan ikişer sıra mukarnaslara oturan sivri kemerle örtülmüştür. Sivri kemer cephesi zikzak formlu ve düz silmeler grubuyla dışa taşırılarak belirginleştirilmiştir. Kemerin köşeliklerine bitkisel, üst ortasına gülbezek şeklinde süsleme yapılmıştır.

Çeşmenin alınlık kısmına devşirme olarak, yekpare iri bir rozet yerleştirilmiş olup, bunun alt üç dilimi kesilmiştir. Bu rozetin dairesel iç kısmı ile kenarları bitkisel bezemelidir. Çeşme nişi yüzeyinin üst kısmına üç satırlık celi sülüs inşa kitabesi, altına da çeşme aynalığı yapılmıştır. En altta yüzeyi geometrik süslemeli taş bir yalak bulunmaktadır. Osmanlı’nın üslubunu yansıtan bu çeşmeler, zarif yapılarıyla dikkat çekmektedir. Bir taraftan kent içerisinde hayır hizmeti görürken diğer yandan mimari özellikleriyle kent estetiğine katkı yapmaktadır.

Kaynak
Huzuru Bekleyen Şehir: Kudüs, İYV

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu