Aile Birleşimi

İsrail vatandaşı olan Filistinli Arapların, İsrail vatandaşı olmayan kişilerle evli veya akraba olmaları durumundaki aile birleştirme prosedürleri oldukça karmaşık bir süreci içermektedir. Bu süreç, 1967’de Kudüs’ün İsrail tarafından işgal edilmesinin ardından başlamıştır.
1967’de Kudüs’ün işgalinden hemen sonra gerçekleştirilen bir İsrail nüfus sayımında, Doğu Kudüs’teki Filistinli Arap nüfusu 66.000 olarak kaydedilmiştir. Bu Filistinliler, 1952’deki İsrail’e Giriş Yasası ve 1974’teki İsrail’e Giriş Yönetmeliği uyarınca Kudüs’ün daimi sakinleri olarak kabul edilmişlerdir. Ancak bu sayım sırasında, eğitim veya akraba ziyaretleri gibi nedenlerle Doğu Kudüs’te bulunmayanlar, daha sonra İçişleri Bakanlığı aracılığıyla aile birleşimi başvurusunda bulunmak zorunda kalmışlardır.
Bu tarihten itibaren, Doğu Kudüs’ün daimi sakinleri olarak kabul edilmeyen herhangi bir Filistinli, birinci dereceden akrabası Doğu Kudüs’te yaşasa bile, ikamet etmek amacıyla aile birleşimi başvurusu yapmak zorunluluğuyla karşı karşıyadır. Ancak İsrail hukukuna göre bu başvuruların kabul edilmesi veya reddedilmesi son kararı verecek olan İçişleri Bakanı’na bağlıdır ve bu kararı gerekçelendirmesi gerekmez.
Özellikle Mayıs 2002’de İsrail, İsrail vatandaşı Filistinliler ile Batı Şeria ve Gazze’deki Filistinliler arasındaki tüm aile birleşimi başvurularını askıya almıştır. Kasım 2019’da uzatılan Vatandaşlık ve İsrail’e Giriş Yasası ise, İsrail vatandaşlarıyla evli olan Filistinlilerin vatandaşlık ve ikamet almasını engellemekte ve bu çiftlerin çocukları İsrail vatandaşlığına kabul edilmemektedir. Bu yasa ayrıca 14 yaş ve üstündeki herkesi yetişkin olarak kabul eder ve aile birleştirme yoluyla yasal statü elde etmeyi imkansız hale getirir.