Filistin: Allah’ın Tayin Ettiği Mukaddes Yer

يَا قَوْمِ ادْخُلُوا الْاَرْضَ الْمُقَدَّسَةَ الَّت۪ي كَتَبَ اللّٰهُ لَكُمْ وَلَا تَرْتَدُّوا عَلٰٓى اَدْبَارِكُمْ فَتَنْقَلِبُوا خَاسِر۪ينَ
“Ey kavmim! Allah’ın size yazdığı kutsal toprağa girin. Sakın ardınıza dönmeyin. Yoksa ziyana uğrayanlar olursunuz.” (Maide, 21)
Tefsiri
Hz. Mûsâ, yerlileriyle savaşıp Arz-ı Mukaddes’e girmelerini istediği kavmine öncelikle Allah’ın ihsan ettiği hususi nimetleri hatırlatmaktadır. Şöyle ki:
› Allah Teâlâ, hiçbir millete nasip olmayacak şekilde İsrâiloğullarından pek çok peygamber göndermiştir. Bu peygamberler, büyük peygamberlerden sayılan Hz. İbrâhim ve oğulları Hz. İshâk ve Hz. İsmâil soyundan gelmişlerdir.
› Daha önceleri Mısır’da Firavun’un ve kavminin köleleri olarak çalıştıkları, her türlü aşağılayıcı ve horlayıcı muameleye tabi tutuldukları halde Allah onları kurtarmış ve hürriyetlerine kavuşturmuştur. Aynı zamanda onlar arasından geçmişte ve gelecekte hükümdarlar ve büyük insanlar çıkmıştır.
› Allah, kendi dönemlerinde dünyada hiç kimseye vermediği büyük nimetleri onlara ikram etmiştir. Misal vermek gerekirse Kızıl Deniz’i onlar için ikiye ayırmış, Firavun’un elinden onları kurtarmıştır. Düşmanlarını helak ederek onları düşmanlarının mallarına varis kılmıştır. Tih çölünde onlara kudret helvasıyla bıldırcın eti ikram etmiştir. Onlar için bir kayadan tatlı su çıkarmış, bulutları üzerlerine gölgelik yapmıştır. Hiçbir millette onlardaki gibi peygamberlik ve saltanatı bir araya getirmemiştir.
O halde Allah’ın kendilerine olan bu büyük nimetlerin farkında olup peygamberlerinin emrine uyarak ve bedelini ödeyerek Arz-ı Mukaddes’e girmeleri lazımdır. “Arz-ı Mukaddes”, temiz ve mübârek yer demektir. İçinde “Beyt-i Makdis”in bulunduğu bugünkü Filistin topraklarıdır. Hz. İbrâhim ve ondan sonra birçok peygamber burada yaşadığı, vahye mazhar olduğu ve defnedildiği için bu ismi almıştır. Bu bölge “Arz-ı Mev‘ûd: vaat edilen topraklar” diye de anılır. Allah Teâlâ o toprakları İsrâiloğullarına, oraya girip orada hak din olan İslâm’ı hâkim kılmaları için vaat etmişti. Dolayısıyla bu topraklar İsrâiloğullarına bir ırk olmaları hasebiyle değil, İslâm’ın temsilini yüklenip, bayraktarlığını yapmaları adına vaat edilmiş topraklardı.
Bütün bunlara rağmen İsrâiloğulları’nın Hz. Mûsâ’ya cevabı olumsuzdu.