Toplu Sürgün

Aralık 1992’de İsrail Silahlı Kuvvetleri’nin altı üyesinin Filistinli militanlar tarafından öldürülmesinin ardından, İsrail işgal hükümeti, bu olayla bağlantılı veya bağlantısız yüzlerce kişiyi ülke dışına sürme kararı aldı. İsrail, altı askerin öldürülmesini gerekçe göstermesine rağmen, bu kişilere hiçbir zaman cinayetlerle ilişkilendirilen suçlamalarla dava açmadı.
İşgal altındaki Filistin topraklarından, çoğunluğu Hamas veya İslami Cihad üyeleri olan 415 Filistinli, herhangi bir ön bildirim veya yargı kararı olmadan tutuklandı, gözleri bağlandı, kelepçelendi ve otobüslere bindirilerek kuzey Lübnan’a sürüldü. Bu olay İsrail ordusu tarafından sansürlenmeye çalışıldı, ancak haberler sızdı ve bazı insan hakları örgütleri derhal sınır dışı etmeye karşı geçici bir tedbir kararı aldırmak için İsrail Yüksek Mahkemesi’ne başvurdu. Mahkeme, sınır dışı edilenlerin gözleri bağlı ve kelepçeli olarak otobüslerde 14 saat boyunca tutulduğu olayla ilgili bir duruşma düzenledi ve sınır dışı edilmeye devam edilmesine karar verdi.
Lübnan ordusu, sürgün edilenlerin Lübnan’ın iç bölgelerine girmelerini engellediği için, bu kişiler Güney Lübnan’da yaşanmayan topraklarda mahsur kaldılar. Daha sonra İsrail ordusu, yanlışlıkla sınır dışı edilen onaltı kişiye geri dönmelerine izin verileceğini ve beş kişinin sağlık nedenleriyle geri dönmesine izin verileceğini duyurdu. Şubat 1993’te İsrail, sınır dışı edilenlere geri dönme izni vermek için ABD ile bir anlaşma yaptı.
Bu olay, Hamas’ın siyasi gücünün artmasına neden oldu ve sınır dışı edilenler arasında İsmail Haniye ve Abdülaziz er-Rantisi gibi gelecekte Hamas’ın liderleri olacak kişiler siyasi olarak öne çıktı. Ancak bu olay, uluslararası toplum ve insan hakları savunucuları tarafından sert bir şekilde eleştirildi ve toplu sürgünün yasal olmadığı vurgulandı. Bu tür uygulamaların sona erdirilmesi ve insan haklarının korunması için sürekli çaba harcanmaktadır.